Kitap, hayatta sesli olarak söylenmemiş birçok olay veya olguyu yazıya dökülmüş halidir. Kitap önerileri insanların kendilerini bulduğu, bir arkadaş edindiği nesnelerdir. İnsanları hüzünlendiren, güldüren ve fayda sağlayan kaynaklardır.
Kitap okuma alışkanlığınız bulunmuyor.Yeni alışkanlık edinmek biraz zor gelebilir. Özellikle kalın kitaplarla başlamak yeni okuyucular için can sıkıcı olabilir. Yeni kitap okumaya başlayanlar için kitap önerileri, öncelikli olarak ince, akıcı ve anlatımı iyi olanları tercih etmelisiniz.
İçindekiler
- Kitap önerileri
- Palto – Gogol
- Küçük Prens -Antoine de Saint-Exupery
- Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez
- Satranç Stefan Zweig
- Okunması gereken kitap önerileri
- Franz Kafka – Dönüşüm
- Dostoyevski – Yeraltından Notlar
- Erasmus – Deliliğe Övgü
- Wilhelm Reich – Dinle Küçük Adam
- Jack London – Vahşetin Çağrısı
- Bilinmeyen Adanın Öyküsü Jose Saramago
- Gabriel Garcia Marquez – Benim Hüzünlü Orospularım
Kitap önerileri
Palto – Gogol
Gogol, 1842 yılında Rus edebiyatında neredeyse belli bir gelişmenin başlangıç noktasını oluşturan, “Palto” adlı uzun öyküsünü kaleme alır. Rus edebiyatının özellikle de gerçekçi kolunun oluşmasında önemli bir kilometre taşı olan ve “küçük adam” temasının işlendiği bu uzun öykü haklı olarak “Palto’dan sonra Rus edebiyatı” ifadesinin nedeni olmuş, sonraki günlerde Dostoyevski “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” diyerek metnin tayin edici önemini çarpıcı bir şekilde dile getirmiştir.
Küçük Prens -Antoine de Saint-Exupery
“Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
Kırmızı Pazartesi – Gabriel Garcia Marquez
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor.
Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.
Satranç Stefan Zweig
New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanacak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir.
Okunması gereken kitap önerileri
Franz Kafka – Dönüşüm
Kafkanın 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm adlı anlatısı, yazarın anlatım sanatının gerçek anlamda doruklarına varmış olduğu bir yapıttır. Küçük burjuva çevrelerindeki tiksindirici aile ilişkilerini en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen anlatı, aynı zamanda genelde toplumun kalıplaşmış, işlevini çoktan yitirmiş akışına bilinç düzeyinde başkaldıran bireyin tragedyasını çarpıcı biçimde dile getirir. Gregor Samsanın başkalaşması, bir böceğe dönüşmesi, salt bir çarkın kaskatı dişlisi, eleştirmeyen, ama yalnızca boyun eğen bir toplum teki olmaktan çıkma anlamını taşır; böylece böcekleşen’in yazgısı, elbet toplumca dışlanmaktadır.
Dostoyevski – Yeraltından Notlar
Yeraltından notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski’nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.
Erasmus – Deliliğe Övgü
Erasmus (1469-1536), Rönesans hümanizminin en büyük temsilcilerindendir. İlk olarak 1511’de yayımlanan Deliliğe Övgü, güncelliğini zamanımıza değin koruyabilmiş başyapıtıdır. Erasmus, dostu Thomas More’u eğlendirmek için bir yolculuk sırasında yazdığını söylediği Deliliğe Övgü’de şu soruyu sorar: İnsanoğlunun tüm zincirlerinden kurtulmasını ve salt özgürlüğe ulaşmasını sağlayan delilik değil midir? Gülmece bu çerçevede gelişir ve söz kendisini övmesi için deliliğe bırakır.
Wilhelm Reich – Dinle Küçük Adam
Wilhelm Reich’ın, deyimleşmiş “küçük adam”a seslenişi, bilimsel değil, insanca bir belgedir. 1946 yazında, yayımlanma amacı olmadan, Orgon Enstitüsü’nün arşivi için yazılmıştır. Uzun yaşam ve acı deneyimlerinden damıtılan, kendi gerçek gereksinimlerinden bilincine varmaları ve artık zalimce kendi kendilerini mahvetmekten vazgeçmeleri için, insanlara yöneltilmiş sarsıcı bir çağrıdır.
Jack London – Vahşetin Çağrısı
Amerikan edebiyatının büyük ustalarından Jack London’ın unutulmaz romanı Vahşetin Çağrısı hemen tüm dillere çevrilmiş, gerçek anlamda bir klasik niteliği kazanmıştır.
Bilinmeyen Adanın Öyküsü Jose Saramago
“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.” Bilinmeyen adaların kalmadığına inanılan bir dönemde bilinmeyen ada arama cesaretine sahip bir adamla böyle bir cesareti görüp hayatını değiştirebileceğine inanan bir kadının büyük usta Saramago’nun eşsiz anlatısında edebiyat tarihine geçen yolculukları böyle başlar. Emrah İmre’nin Portekizceden çevirisi ve Birol Bayram’ın desenleriyle okurun minör başyapıtlarından olacaktır Bilinmeyen Adanın Öyküsü.
Gabriel Garcia Marquez – Benim Hüzünlü Orospularım
Benim Hüzünlü Orospularım’ın başkişisi, yaşamı boyunca hiçbir kadınla parasını ödemeden sevişmemiş yaşlı bir gazeteci. Yalnızlığının çaresini günlük, sıradan ilişkilerde aramış bu çirkin ve çekingen ihtiyar, 90. yaş gününde kendine hiç alışılmamış bir armağan vermeye kalkışıyor. Eskiden tanıdığı bir genelev patroniçesini arayıp el değmemiş bir genç kızla birlikte olmak istediğini söylüyor. Patroniçe, onun bu isteğini yerine getirecek, ama yaşlı adam her ziyaretinde “uyuyan güzel” Delgadina’yı seyretmekle yetinmek zorunda kalacak, yaşamının güzünde kendisine böylesi bir oyun oynayan yazgısına boyun eğecek; ne ki bu çok özel ilişkiden o güne değin hiç tatmadığı bir aşk doğacaktır.